1 Mart 2004 Pazartesi

VAROLMAK-SAHİP OLMAK

Wilhelm Reich,1897’de Galiçya’da doğmuş bir çiftçi çocuğudur;Mûsa’ya inananlardandır;Viyana’da tıp okumuş,önce Freud’un,ardından Marx’ın enerji kuramlarını öğrenip benimsemiş,bu ikisinin aslında varolan tek enerjinin,evrensel yaşam enerjisinin (orgonun) işleyiş düzenini,işlevlerini bulgulayıp dile getirmeye çalıştıklarını erken yaşta kavramış,sonra bütün ömrünü yeryüzünde olup biteni bu iki temel öğreti ışığında açıklamaya harcamıştır.
Dolayısıyla,canımızı üç temel işleve oturtmuştur:sevmek-sevişmek,çalışıp üretmek,bilgi edinmek-üretmek.
Bu üç işlevi art arda,iç içe yapabilen insan,tıpkı bütün öbür canlı kardeşleri gibi,hani şu ağzımızdan düşmeyen sonuca,mutluluğa kavuşabilir,demiştir.
Bu dengeyi yakalayabilmenin temel koşuluysa,beden ve beynimizdeki evrensel yaşam enerjisinin,öbür iki asal işlevden de önce,üreme örgeni aracılığıyla tüketilmesi,boşaltılmasıdır,demiş.u işleve de örgensel boşalma adını vermiştir.
Marx’ın tutumbilimsel (iktisadî) terimiyle yeniden yaşamın,evrenin sürmesine harcanması gereken artı-değer’in bu dizgedeki kardeşi olan artı-dirimsel enerji bu yolla tüketilmezse,insanın beyninde ve bedeninde kargaşa doğuyor,düzenli düşünüp davranamaz oluyor:buna da coşkusal(duygusal)vebaya yakalanmak,demiş.
Duygusal vebaya yakalanmışların başında,lâf ebeliğiyle insan kardeşlerini de,kendilerini de kandırmaktan başka bir iş beceremeyen,ömür boyu bu çok tehlikeli,öldürücü işlevi sürdüren siyaset cambazlarını anmıştır.
Çevrenize,bütün dünyaya bakın,şimdi çektiğimiz sıkıntıların önünde de sonunda bu vebalıların çevirdikleri dolaplar,yarattıkları sorunlar yok mu?
Dolayısıyla,yeryüzünden,insan yaşamından bu akıldışı,evrendışı işlevi,siyaseti kaldırmadıkça;onun yerine,Reich’ın deyimiyle emeğe dayalı halk yönetimini geçirmedikçe,tek tek vebalılara,Hasan’a,Hüseyin’e saldırmanın hiç yararı yok:hekim olarak,hasta olduktan sonra değil,olmadan, koruyucu hekimlikle önlem almaya önem vermiş;insanlığın gün geçtikçe başının tam anlamıyla belâsına dönüşen kanseri önlemenin yollarını aramış,çok önemli önerilerde bulunmuştur daha 30’larda,40’larda.
Ama çılgın tüketim trenine binmiş,bindirilmiş insan kardeşlerini bu önerileri dinlemelerine,hele uygulamaya koymalarına o gün de olanak yoktu,bugün de.
Dolayısıyla,hep birlikte,korkunç bir hızla Himalaya’dan çok daha yüksek yanılsama dağına doğru uçuyoruz trenin içinde:dağ sanal,ama çarpma korkunç olacak;ancak ondan sonra,Pir Sultan’ın dediği yaşanacak,fırsat olursa:kalan sağlar,evrenin temel yasalarına uygun yaşayacak,öbür canlı-cansız varlıkların da yaşamasına izin verecek.
Reich’ın yukarıda andığım üç temel işlevle yaşama denklemine,çağımızın dürüst kalabilmiş Fransız düşünürlerinden Albert Jacquart daha yalın bir anlatım getirdi;yaşarken elimizin altında iki temel edim var:varolmak,sahip olmak. Sahip olma yalnız sözcük olarak işe yarar,bileşik zaman yapmaya yarar;canınız da içinde,hiçbir şeye sahip olamazsınız;hepsini evren size belli bir süre için ödünç vermiştir;o süre boyunca kullanıp geri vereceksiniz,der.Tıpkı bizim güzelim atasözü gibi:dünya malı,dünyada kalır.
Size düşen,adam gibi,karaca gibi,amip gibi,yıldızlar gibi,alçakgönüllüce VAROLMAYI başarmak,başarabilmektir,diye ekler.
Çok güzel,çok doğru elbet!
Ama tek koşulla: coşkusal vebaya yakalanmamışsanız!
Oysa,başta siyaset cambazları,sihirli flütleriyle öne düşüp uçuruma koşturdukları yığınlar, vebalı olduklarını hiç bilmiyor,kabul etmiyorlar ki!
Geriye,günün birinde insan denen varlığı oluşturmuş bulunan evren anamızın bu kaçık yaratığı ve üzerinde yaşadığı gezegeni bu hâlleriyle saklayıp saklamamaya karar vermesi kalıyor.

Müdafaa-i Hukuk, s.66, 1.3.2004.